admin
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Kocaeli doğumlu evli ve üç çocuk annesi olan Tuba Özmen Kocaman (41), çocukluk ve gençlik devrinde ticaret kesiminde farklı iş deneyimleri edindi. Lakin mutfakla olan macerası, evlenmesiyle birlikte başladı. Evlilikle birlikte ailesi ve çocuklarının muhtaçlıkları doğrultusunda mutfağa olan ilgisi ve merakı daha da arttı.
‘12 YAŞINDA 100 BİREYE ŞEKERPARE YAPTIM’
“Hayatımda her vakit bilgisayarım oldu. Teknolojiyle aram çok güzeldi. Çocukluk yıllarımdan beri, o yüzden de internetle haşır neşirdim. Yemek görüntülerini internetten izlemeyi çok seviyordum, yemek tanımları, yemek blogları ve yurt dışındaki blogları dahi çeviri yardımıyla izlemeye devam ediyordum. ‘Ben de neden bu işi yapmıyorum?’ diye düşündüm ve hangi yolla yapabilirimi araştırdım. YouTube’dan izlediğim görüntüleri kendimin çekip çekmeyeceğinden emin olmak için bir deneme yaptım, bir gece yarısı YouTube kanalını açtım. Görüntüleri izleyerek hangi açıları kullanmam gerektiğini, nasıl bir ışıkta çekmem gerektiğini vakitle geliştirdim iyileştirdim” diyen Tuba Özmen Kocaman’ın kıssası böylelikle başlamış oldu.
“Yaptığın işin bir karşılığı olması hele ki maddi karşılığı olması insanı çok motive eden bir duygu” diyen Tuba, “O yüzden ben de yaptığım iş hem bana yararı olsun hem de aileme yararı olsun istedim. Bu yüzden YouTube’un gelir kaynaklarını araştırdım, açıkçası o vakitler çok büyük meblağlalar ya da büyük bir beklenti içinde değildim. O yüzden beklentimi en azda tuttum, hobi olarak yapacaktım. Karşılığında da bir pazar parası olsa hiç de üzücü değil diye düşündüm” diyerek şu tabirleri kullandı:
“Yemek yapmak bence çocukluktan itibaren insanın içinde olan bir şey. Sonradan geleceğini pek zannetmiyorum. Zira biz 7 kardeşiz ve yedimiz de farklı alanlara ilgi duyuyoruz. İçlerinde en mutfakla alakalı olan benim. Her biri mutfakta çok hoş işler çıkartır lakin en meraklısı, en ‘nasıl yapabilirim’ diye sorgulayan ben oldum. Dışarıda çalıştığım için mutfağa hiçbir vakit vaktim olmamıştı lakin 11-12 yaşında bir yaz tatilinde kaldığım lisan kursunda ben tatlı yapabilirim dEyip mutfağa girdiğimi ve tam 100 bireye şekerpare yaptığımı söyleyebilirim. Tam 100 kişilik şekerpareyi, 12 yaşında nasıl yaptıysam çok beğenilmişti. Artık düşünüyorum, nitekim bir çocuk için büyük muvaffakiyet.”
‘GÜNDÜZ IŞIĞI ÇEKİMDE ÇOK ÖNEMLİ’
‘Şeffaf Mutfak’ isminin nereden geldiğini sorduğumuz Tuba, “Kanal açmaya karar verdiğimde hoş bir isim koymam gerekiyordu. Amerikan mutfaklı bir konutta yaşıyorum. O vakit oturduğum yerden mutfak gözüküyor ve şöyle bir baktım dedim ki yani ne koyabilirim? ‘İnsanlar oturdukları yerden senin mutfağını göreceklerse bu bir şeffaflık, öyleyse sen şeffaf mutfaksın’ dedim ve kanalı açmış oldum” ifadelerine yer verdi.
Video çekmenin tam bir derya deniz olduğuna dikkat çeken Tuba, “Önemli olan ışık. Hele ki gündüz ışığı. Ben gündüz ışığının ne kadar çekime yararı olduğunu her geçen gün daha düzgün anladım. Ama bulunduğum mutfak çok karanlık bir istikamete bakan mutfaktı. O yüzden elime geçen birinci fırsatta bu mutfağı en aydınlık mutfak yapmak üzere tadilata giriştim. Işık, kamera seçimi, görüntü düzenleyici vakitle hem merakımla hem de gereksinim olduğu için geliştirdiğim yeniliklerim oldu” bilgisini paylaştı.
‘EV HANIMLARI BU HALDE PARA KAZANIYOR’
“Yemek içeriği üretmek demek aslında ucu sonu olmayan bir üreticilik demek” diyen Tuba, “Çünkü yalnızca bulunduğun toplumun değil, birebir vakitte dünya mutfaklarının da sayısız tanımlarıyla, sayısız içerikleriyle karşı karşıyasın. Ama bu son vakitlerde herkesçe keşfedildi. Benim üzere mesken hanımları dışarıda çalışmaya gerek duymadan bu biçimde para kazanmak istedi. Bu mevzuda çok fazla soru alıyorum. ‘Nasıl yapabiliriz? Siz nasıl yaptınız?’ üzere. Beşerler kendilerini geliştirdikçe bu alanda ilerleyebiliyor. Yoksa herkes bir çeşit yemek yapabiliyor. Bu iş yalnızca yemek yapmakla sonlu değil, birebir vakitte metin müellifi olmanız, kameraman olmanız, ışıkçı olmanız, montajcı olmanız gerekiyor. Bunun için de büyük bir özveri gerek” diyerek şunları ekledi:
“Maliyetlere gelecek olursak, birinci maliyeti bilgisayar ve kamera diyebiliriz. Daha sonra meskendeki birçok mutfak materyalini değiştirmek durumunda kaldım. Örneğin plastikler çok fazla hayatımdayken, yorumlarda gelen ‘Plastik sıhhate zararlıdır’ ya da ‘Sıcakla plastiği buluşturmamalısınız’ üzere telaffuzlardan sonra daha çok çeliğe yöneldim. Biraz daha sağlıklı bir mutfağa dönüştürdüğümü söyleyebilirim. Bu yüzden birçok mutfak masrafımız ve teknik ekipman masrafımız oldu. Birinci başlarda bunun çok karşılığını alamasam da günün sonunda yararlı çıkan, bu yolda yorulmadan çalışanlar oluyor.”
‘İNSANLARIN HAYATLARINA DOKUNMAYI SEVİYORUM’
Sadece maddiyata bağlı olarak pahalandırılacak bir iş yapmadığını lisana getiren Tuba, “En uzun görüntü paylaşmadığım periyot 6 Şubat sarsıntısı periyodu oldu. Neredeyse 11 yıllık YouTuber hayatımda 2 ay hiç paylaşım yapmadım diyebilirim. Yalnızca paylaşım yapmadım değil, orada hiçbir içerik de üretemedim doğal olarak. Hayatımda çok büyük bir boşluk olduğunu gördüm. Bu süreçte işimin benim hayatımı dolduran çok büyük bir etken olduğunu fark ettim. Sevdiğim işi yaparken kendimi geliştirmeyi ve daima yeni şeyler öğrenmeyi, insanların hayatına dokunabilmeyi çok seviyorum” diye konuştu.
“Benim tariflerimle meskeninde üretip satış yapan ve geri dönüş sağlayan çok da kitlem oldu” diyen Tuba, “En çok bunlara seviniyorum. Bir insanın hayatına yalnızca lezzet olarak dokunmak değil, ailesine katkıda bulunan size yarar olmak. Çok büyük, değer biçilemez paha benim için” diyerek kelamlarını şöyle noktaladı:
“Bir insanın para kazanabilmesi için evvel en uygun neyi yaptığını, sevdiğini öğrenmesi lazım. Zira insan sevdiği işte başarılı oluyor, başarıyı paraya çevirmek ise tüm bu işleri yapmaktan daha kolay. Sevdiğin ve başarılı olduğun işte artık görünür oluyorsun. Bu yaptığın bir şeyi, konutundan satmak da olabilir. Bence o açıdan bayanlar çok da başarılılar.”
