admin
Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu ulusal okçu Mete Gazoz, Red Bull’un 916 atletinden biri oldu. Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda altın madalya kazanarak Türkiye’nin bu branştaki birinci altınını getiren Gazoz, Mondo Duplantis, Summer McIntosh ve Rhys McClenaghan üzere olimpik sportmenlerin yer aldığı Red Bull ailesine dahil oldu.
Skorer’den Serkan Özen’in sorularını yanıtlayan başarılı atlet hem bu yeni sponsorluk muahedesini hem de önümüzdeki sürece ait gayelerini anlattı.
-Yeni yılda hazırlandığın bir karşılaşma var mı? Bu karşılaşmalara ait çalışmaların nasıl gidiyor. Biraz bilgi verebilir misin?
Olimpiyat Oyunları sonrasında ufak bir aramız oldu. Hazırlık sürecinde çok ağır kamp ve idman sürecimiz vardı. Biraz orta hepimize uygun geldi. Yeni yılla birlikte tekrar çalışmalarımızı ağırlaştırdık. Tekrar kampa girdik. Dönemi, ülkemizde düzenlenen Avrupa Salon Okçuluk şampiyonasıyla açtık. Hem kişiselde hem de erkek ekipte gümüş madalyanın sahibi oldum. Döneme madalyayla başlamak elbette çok değerliydi. Kişisel madalyanın yanında erkek ekiple madalya kazanmaya devam etmemiz de takım olarak yanlışsız yolda olduğumuzun bir göstergesi. Dönemin geri kalanında da en yeterli formda çalışıp ülkemize yeni madalyalar getirmek için elimizden geleni yapacağız.
12 yaşımdan beri yılın çok büyük bir kısmını kamplarda geçiriyorum. Anlayacağınız rutinime döndüm diyebilirim. Rutini severim. Şu an her şey yolunda gidiyor. Dönem içinde kendimizi test edebileceğimiz müsabakalar olacak. Her müsabakanın bedeli benim için tıpkı. Maksadım her vakit ülkemi en yeterli biçimde temsil etmek. Umarım yeni dönemde da en hoş muvaffakiyetleri daima birlikte yaşarız.
-Artık sen de Barış Alper üzere, Verstappen üzere Duplantis üzere Red Bull atleti oldun. Red Bull, dünyada büyük bir sportmen ekosistemine sahip. Senin için ilham verici yahut birlikte bir projede yer almak istediğin Red Bull atleti var mı?
Benim için çok heyecanlı bir süreç başlıyor. Red Bull’un spora ve atlete verdiği pahası yakından takip eden biri olarak artık bu ailenin bir kesimi olmak memnunluk ve keyif verici. Ailenin tüm atletleri ilham verici isimler. Geçtiğimiz günlerde Toprak Razgatlıoğlu’yla bir sohbetimiz oldu. Aklımızda çok farklı fikirler var. Husus Red Bull olunca fikirlerin de hududu olmuyor. Özel işlere imza atacağımızdan kuşkum yok. Şimdilik, hoş şeyler olacak diyeyim.
-Dünyanın en başarılı atletlerinin yer aldığı Red Bull ailesine katılmak nasıl bir his? Ek olarak Red Bull dünyasındaki birinci ve tek okçuluk atleti da sensin. Bu seni nasıl motive ediyor?
Red Bull üzere, sporun ve atletin her vakit yanında olan bir markayla yeni bir yola çıkıyoruz. Red Bull dünyasından çok Red Bull ailesi demeyi tercih ediyorum. Takıma katılalı çok kısa bir mühlet oldu lakin o aile hissini birinci andan itibaren çok hoş hissettirdiler bana. Kendi branşımda ülkemizde birçok birincinin altında imzam var. Birinci olmayı seviyorum, ne memnun bana daima bana kısmet oldu bu muvaffakiyetleri elde etmek. Red Bull ailesinin de birinci ve tek okçusu ben oldum. Umarım daha birçok birincilere daima birlikte imza atarız. Çok değerli sportmenlerin olduğu bir aileye katılıyorum, bu durum da beni ayrıyeten çok heyecanlandırıyor. Şimdiden projelerimizi konuşmaya başladık. Aklımızda çok hoş işler var. Umuyorum ilerleyen periyotta hepsini hayata geçirebiliriz.
-2025 yılı için gayelerini belirledin mi?
Olimpiyat Oyunları geride kaldı. 2028’e kadar önümüzdeki 3 seneyi kapsayan bir hazırlık sürecimiz olacak. Bu süreçte değerli müsabakalarımız da olacak. Uzun ve kısa vadeli hedeflerim var elbette lakin en kıymetli maksadım her vakit kendi performansımın üstüne çıkmak. Asıl gayretim bu. Zira biliyorum ki ben güzel olduğumda kazanamayacağım madalya yok.
Olimpiyat Oyunları’ndan sonraki birinci yıl odak bazen dağılabiliyor. Bunun önüne geçmek için özel olarak çalışmalar yapıyorum. Katıldığım tüm müsabakalarda ülkemi en âlâ formda temsil etmek istiyorum bunun için de her vakit hazır olmam gerekiyor.
-Seni gören herkes olimpiyatları hatırlıyor. 2024 Paris Olimpiyatları’na baktığında sende nasıl bir iz bıraktı?
İnsanların aklına Olimpiyat Oyunları ve orada kazandığım altın madalyayla gelmek gurur verici. Olimpiyat Oyunları, bir atletin yarışabileceği en büyük spor tertibi, sporun doruğu. Antik periyottan müddet gelen bir gelenek. Burada yarışmak ve başarılı olmak sözlerle kolay kolay tanım edilebilecek bir şey değil.
Tokyo’da kazandığım altın madalya sonrasında bir Avrupa ve dünya şampiyonluğu kazandım. Paris’e son Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu olarak gittim. Haliyle bu da benimle ilgili olan beklentileri uygunca yükseltti. Çok uygun bir hazırlık süreci geçirdik. Paris’e çok hazır bir formda gittik. Bunu da birinci müsabakada kazandığımız erkek ekip madalyasıyla gösterdik. Tarihimizin birinci olimpiyat ekip madalyasını kazanarak tarih yazdık. Ekip olarak amaçlarımıza ulaştık. Kişisel müsabakalarda işler pek istediğim üzere gitmedi açıkçası. Bazen olmuyor. Sporda bu anlar var maalesef. Paris’ten, bundan sonra kullanmak için çok değerli dersler aldım.
Elbette, Tokyo’dan sonra tekrar bir madalya kazanmak çok değerliydi lakin çıkardığım dersleri bir adım önde görüyorum. Zira daha fazlası için o dersler değerli olacak.
-Biz okçulukta ve atıcılıkta fenomenler çıkardık. Okçuluğun yanı sıra Yusuf Dikeç, İlayda Şevval Tarhan. Beklentiler bu kısımda çok büyüdü. Sen nasıl yorumlarsın?
Olimpik branşlara olan ilgi her geçen gün artıyor. Bunu en net biçimde Tokyo’da gerçekleşen Olimpiyat Oyunları’ndan sonraki süreçte gördüm. Orada olağanüstü muvaffakiyetler elde ettik. Kazandığımız madalyaların birçoğu o branşların olimpiyat tarihimizdeki birinci madalyalarıydı. Yurda döndüğümüzde hepimize kusursuz bir ilgi vardı. Daha da kıymetlisi bu ilgi hala devam ediyor. Daha evvel de söylemiştim: Bir çocuğun bile bizim elde ettiğimiz başarılardan ilham alıp spora başlaması kazanılan tüm madalyalardan daha değerli. Bu açıdan bakmak lazım. Spor, çok değerli bir güç. Bugün, bir atletin ağzından çıkan bir cümle, yaptığı bir şey dünyada çok büyük ses getirebiliyor. Bu sorumluluğun şuurunda olarak hareket etmek değerli.
-Kendini hırslı bir sportmen olarak tanımlar mısın bilhassa alanda?
Bana nazaran her atlet hırslıdır. Profesyonel düzeyde spor yapıyorsanız bunu hırs olmadan yapamazsınız. Yalnızca her atletin hırsını dışa vuruş biçimi farklıdır. Kimisi bunu oyunun içinde çok fazla aşikâr eder, kimisi çelik üzere durur. Ben de kendimi hırslı bir atlet olarak nitelerim elbette. Alanda kazanmak için elimden ne geliyorsa yaparım. Dediğim üzere hırs olmadan bu düzeylerde olmak imkansız.
Tabii, bu hırsın size ziyan vermesini de engellemeniz gerekiyor. O duyguya kendinizi fazla kaptırırsanız bu sizin sonunuz olabilir. Hayatta her şeyde olduğu üzere bu mevzuda da istikrar çok değerli oluyor.
-İşler yolunda gitmediğinde ne yaparsın?
İşler yolunda gitmediğinde iki adım geri atar ve derin bir nefes alırım. Bazen olayların içindeyken yanlışsız değerlendirmeyi yapmak pek mümkün olmuyor. Ani ve yanlış kararlar alabiliyorsunuz. Okçuluğun bana kattığı en büyük bedellerden biri de sabırlı olmak. Bu sayede kriz anlarında tezcanlı davranmak yerine daha sakin kalıyorum. Sakin başla düşündüğünüzde tahlil yolunu çok rahat bir biçimde bulabilirsiniz. Ben işler yolunda gitmediğinde sakin kalmayı tercih ediyorum.
-Son olarak 2028 Los Angeles’ı sormak istiyorum. Doğal ki madalya beklentimiz var senden?
2028 Los Angeles için elbette hedeflerim var lakin adım adım gitmekte yarar olduğunu düşünüyorum. Şimdi 2024 Olimpiyat Oyunları’nı geride bıraktık. Paris sürecinden gerekli dersleri çıkardığımı düşünüyorum. Maksadım elbette yine kürsünün en üst basamağında olmak.
Rio’dan sonra ülkeme bir kelam vermiştim: “Tokyo’da altın madalya bizim olacak” demiştim. Çok şükür bu sözümü tuttum. Biliyorsunuz, Paris’te işler pek de istediğim üzere gitmedi. Bu usul sonuçlar, yeni muvaffakiyetler için motivasyon kaynağı. Kendimi, Rio sonrasındaki Mete üzere hissediyorum. Hırslı ve kararlıyım. Paris’ten sonra tekrar halkımıza bir kelam verdim. Umarım Los Angeles’ta tekrar altın madalyanın sahibi olurum.
